13 Eylül 2010 Pazartesi

Sus

Buraya siktimin aşk dünyası ile ilgili hiç bir şey yazmak niyetinde değilim, umurumda da değil keza ama şu lafın doğruluğunu erkek dünyasının anlaması hususunda üzerime düşeni yapmam gerek sanırım.

'Kadın susarak gider.Eğer bir kadın şikayet ediyorsa, erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının! Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir! Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir;çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.' cemal baba.

İşte sustuk buyrun meydan sizin dilediğinizle sevişin, yok zerre ne ümidimiz ne sevgimiz..

8 Eylül 2010 Çarşamba

Hayır



Yaşlı kurtlar cephesinden beklenen referandum açıklaması geldi:
'Oyumuz kesinlikle HAYIR.Hiçbir kuruma danışılmadan hazırlanmış bu anayasa kabul edilemez.Düşman oldukları, mecliste dönüp bakmadıkları, selam bile vermeden geçtikleri MHP lilerin adlarını ağızlarına alıp, prim yapmaya çalışmasınlar.Ülke bölünmelerin eşiğindeyken, insanlar açlıktan kırılırken; bu hükümetin yapmaya çalıştığı kendi üzerilerinde hiç bir güç bırakmayıp, güya bağımsız yargı deyip orada da kadrolaşma yoluna gitmeyi ve devletin en büyük gücü olan askeriye yi de sindirip diktatörlüğünü ilan etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.Bilmem kaç tane üniversite açtık değil, bilmem kaç tane mezun şu an ülkesi için hizmet ediyor açıkta değil diyebilselerdi, devlet üniversitelerini satılmanın eşiğine getirmeselerdi belki insanları kandırmak için taktıkları maskeleri daha inandırıcı olurdu.12 eylül ün mağduriyetini bizler yaşadık, belki hukuk cephesinde de bir takım aksilikler vardır ama bu akp nin palavralar krallığında çözülebilecek bir mesele değildir.Oyumuz HAYIR' Hacı Fethi..

6 Eylül 2010 Pazartesi

Hayırdır İnşallah



Ben anladım ki hiç götüm kapalı yatmıyorum.En son birleşik arap emirliklerinin veliaht prensi sait bin abdullah el macid le evlenip altından küvette süt banyosu yapmamın üzerinden daha çok geçmemişti ki bu sefer kendimi bambaşka kollarda gördüm.Hadi dedim bu arabistan hikayesi ramazan dolayısıyladır bütün kanallarda gösterilen arabistan görüntülerindendir dedim çok yargılamadım kendimi ki bu kadar evliliğe hele hele de bir arap prensiyle evlenmeye uzak biriyken.Ama arkadaş bu ne bilinçaltı, bu ne rüya alemi, bu ne hayal dünyası bu geceki şanslı konuğum da hayko cepkin in bizzat kendisi.O kadar hayranlığım falan da yok adama işim olmaz gücüm olmaz dinlemem etmem ha canlı performansı takdire şayandır falan ama aramızda bir gönül bağı yok ne işin var be adam benim bilinçaltımda.İlkokulumun bahçesinde oturuken birden hayko geliyor bana sarılıyor biz ikimiz havalanıyoruz uçuyoruz bildiğin hayko ve ben aman yarabbi derken şu şarkıyı söylüyoruz ve böyle bir şarkı varmış hemen uyanıp baktım ama yemin ediyorum ben bu şarkıyı daha önceden hiç duymadım ki zaten bizim cover ımız aslına uygun değil daha doğrusu benim o bütün bunları başıma açan götüm bunu da kendine uydurmuş.

Bebeğim söyle sen mutlu oldun mu
Bu deli kadını unuttun mu
Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi
Söyle onları da öptün mü

Anam sonrada bana benim sevgilim var dedi herif be.Yürü git haspam sana kim baksın zaten ben bıkmışım pis metalci junky lerden.Hey yarabbim artiz dedik buyur ettik rüyamıza şu hale bak orda benim de var lan dingil iki uçtuk diye ne bu cakalar demek vardı ama ah işte ...

5 Eylül 2010 Pazar

Yalnızız




Eski bir kitaplığın tozlu sayfalarında rastladım,şans eseri elimi attım,yazarı görünce şaşırdım nasıl bilmem bu eseri diye hayıflandım,biraz araştırdım hevesle okumaya başladım,neden daha önce okumadım diye kendime çok kızdım,ama kitap bitipte arkama yaslandığımda aslında tamda zamanında okuduğumu bu kitabın beni bir yerlerde gizlice beklediğini anladım.
Bir kitabı anlatmak aslında çoğu zaman nafile bir uğraştır,hep sen kitaptan anlamak istediğini anlarsın istediğin gibi hayal edersin bu yüzden herkesin gözünde farklıdır okuduğu satırlar; yazarın yüzlerce sayfalara anca sığdırdığını bir kaç satırda anlatmak haksızlık ukalalıktır biraz da belkide.Ne desem de yeterli olmayacağını bildiğim halde daha fazla içimde tutamayacağım sanırım bana hissettirdiklerini yazarın eserde.
Yalnızız a roman diyemem bence bu kitap felsefe,psikoloji, metafizik, sosyal düzen, insan ilişkileri üzerine yazılmış tespitler kitabı.Bu kitap benim bugüne kadar ki olsa da okusak dediğim kitap.
Peyami Safa' nın harika anlatımı,kelime dağarcığı ve zekasında kaybolurken yazarın ve Türk edebiyatının en güzide örneğini okumanın verdiği haklı gururu yaşadım 470 sayfa boyunca.
Nasıl anlatsam neresinden başlasam hangi beylik lafını yazsam.
Samim ah Samim sende o kadar kendimi buldum o kadar yaşadıklarını yaşadım o kadar düşündüğün gibi düşündüm ki kart mart demedim ben sana aşık oldum.Bazen kitabı kapatıp okuduklarım üzerinde uzun uzadıya düşündüm.Adam bir dünya yaratmış kendine Simeranya diye.Orada mükemmel gölgelikler kurmuş insanın saf ruhunu ve üstün zekasını almış her türlü fenalıkları def etmiş.Öyle bir düzen kurmuş ki keşke biz de öyle yönetilsek,yaşasak diye çırpınırken seni istediği zaman oraya buyur etmiş.Harika bir gözlem yeteneği var ki karşısındakinin duruşundan, sözlerinden aslında neyi ifade etmeye çalıştığını bir çırpıda anlıyor.50 li yaşlarında ama 20 li yaşlarındaki kuvvetle muhtemel eski metresinden olma kızı hobba sevgilisini yola getirmeye çalışıyor.Öyle bir yakalıyor ki yalanlarını Allah belanı versin Meral diyorsun bu adam sende ne buluyor.
Bir köşkte oynamaya başlıyor kitap sizin zihninizle düşünmenizi istiyor,yoruyor neden nasıl diye.Sonra girerken asıl örüntülerin içine önce kızıyor sonra hak veriyorsunuz insan tabiatına.
Bir intihar notuna özeniyorsunuz kapkara cesetin dumanları burnunuzn ucunda tüterken:
'İntihar ediyorum.Kendi kendimden nefretimin çevrelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.'
Bazı insanlar bipolar olduğundan dem vururken adam insan doğasının nasıl da çift kişikli olduğunu; varlaşma ve yoklaşma hamlelerini anlatıyor.
'İnsanın varlaşma hamlesinden ebedilik hayali ve neşesi doğar./ İnsanın yoklaşma hamlesinden fanilik ve geçicilik duygusuyla birlikte onun büyük sıkıntısı doğar'
Tamda nefret duygularıyla doluyken herifin tekine:
'Aşıklara haber vermek isterim.Kalbin bütün meselesi kalble halledilir.Çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir.Ümitsiz bir aşkın panzehiri nefrettir.'
Ama şimdi sırası mı derken:
'Ölüm onu çirkinleştireceği yerde,o ölümü güzelleştiriyor.'
Bastırdığımız kişiliğimizi yüzümüze vuruken:
'İkincilerimize hakim olduğumuz nispette insanız.Hepimiz ruhumuzda en az bir katil, bir kaç hırsız, bir sürü yalancı, iftiracı ve sayısız can,mal ve ırz düşmanı var.Bunları hapsediyoruz, yoksa kim adam öldürmez,çalmaz, iftira atmaz, ev bark yıkmaz.'
Ben de pimpirikliyimdir ama bu kadarı da adam öldürür diye düşünürken:
'Ya sekiz ay evvel yalan söylemişti: his birliği aldanışı vermek için. ya dün yalan söylemişti: his kopuşu azabı vermek için. yahut da hakikaten değişmişti. birinci ve ikinci ihtimal: fettanlık. üçüncü ihtimal: isyan. dördüncü bir ihtimal yok. hepsi fena. bütün aşk, önünde beni aptallaştıran bir seraba dönüyor. zekamın istikametinden gururuma sapladığı bu bıçağın acısı beni uyutmadı.'

'Hayranlık mağlup olmuş bir kıskançlıktır. yani kıskançlık gıptaya, gıpta hayranlığa yerini verir.Dibinde kin vardır. gitgide, hayranlığın zaafa uğradığı anlarda bu kin ortaya çıkar.' Hay yaşa deyip şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum.

2 Eylül 2010 Perşembe

Funny Games / Fani Oyunlar / Yumurta Kapıya Dayanınca





Hanekeyle bu yıl tanıştım.Bizden başka sadece 2 çift sevgilinin aynı salonda olduğu bizimse entel arkadaşımızın kurbanı olup 3 kız sevgili koltuğuna oturarak biz film izlemeye, sanat filmi izleyip saatlerce anlamsız konuşmalar yapmaya, yönetmen izlemeye geldik efendime söyleyeyim aşırı entellektüeliz havalarından , sikerim bandını da siyahını da beyazını da havalarına hızla düşüş yapıp önümüzdeki çiftin yiyişmelerini daha heyecanlı bulup izlediğimiz filmdir.Beyaz bant iyidir kötüdür bilemiyorum, yorum yapabilecek yetkiye sahip değilim çünkü anlayamadım.Film siyah beyazdı,almancaydı,genelde bakışmalardan oluşuyordu ve filmdeki tek akıllı adam tam bakışmalara anlam yükleyecek konuşmaya yapmaya başladığında hah şimdi anlayacağız derken beyaz alt yazı ya beyaz gökyüzünde yada uçsuz bucaksız tarlalarda sabitlenen beyaz fonun üzerinde kayboluyordu.Olmadı yani çok istedik o kadar para verdik ama izleyemedik,beyaz bant bize manitayı hangi tarz filmlere atmalıdan başka pekte bir şey katmadı.

Gelelim funny games e.Filmi açıp almanca konuşmaları ve fransızca alt yazı üzerine çömmüş türkçe karakterleri görünce içim bir hoş oldu birde akabinde gelen Ein Film Von Michael Haneke yazısı filmin başında zaten beni yeterince gerdi.Funny games yok hollywood la dalga geçiyormuş yok seyirciyle taşak geçiyormuş yok ters köşeymiş de hiçbiri umurumda değil taa eve gelirken o komşunun garipliğinden, o yumurtaları sürekli kıran gerzekten ve telefonu suya düşürmesinden ben zaten acayip kıllandım.Ben o karı yerinde olsaydım o evin içinde yumurtaları kıran adamın ağzına bir güzel sıçıp kelle paça evden sepetlerdim.Sebepsiz şiddet yok kardeşim bazı insanlar hakediyor salaklıklarıyla.Hele o şimdi bile sambacı kızların bile giyerken ar damarlarında ufak kıpraşımlar olabileceği boyutlardaki kısa şortlu, psikopat üsluplu ve bakışlı adamdaki bokluğu hemen sezerdim zira o şort beni bütün film boyunca en tedirgin eden şeydi.
Yani bilmem artık gavur salaklığı mıdır nedir her şey o saf garının başının altından çıktı zaten bir kovamadı herifleri madem beceremedim paşa paşa adamlarla oyun oynayacaksın adam kibarca rica ediyor ve adamlar bütün film boyunca kibarlıklarından hiç ödün vermiyor saykonun hakkı saykoya.İçten içe ben hep katilleri tuttum ne bileyim o aileden ziyade katiller bana daha yakın geldi.Hele o arno tam bir beyefendi jön bence.Hele bide dönüp 'Siz de onları tutuyorsunuz' demez mi ne kadar üzdü beni.Bir kere o ailede
1-O ne biçim komşuluk ilişkileri
2-Çocuklarının beyni dağıldı dönüp bakan ağlayan çığıran ağıt yakan yok
3-Baba zaten tam bir godoş anam altı üstü bir bacak kırıldı gözünün önünde karısını soydular bana mısın demiyor
4-Her eve gelen içeri alınmaz tanımıyorsun etmiyorsun ver yumurtayı yolla git.salak yemin ediyorum geri zekalı.
Telefonun kurumaması,teknede bıçağın maktülün işine yaramadan katiller tarafından fark edilip atılaması,salak ailenin hepsinin ölmesi,karıyı bulup getirmeleri,çocuğun çitleri çıkamaması falan hoştu yer yer hasiktir çektirtti ama çokta ters köşe değildi yada zamanında iyidir çok sükse yapmıştır ama şimdi olmayacak şey yok bu piyasada.
Kumanda olayına gelince bu filmin sahibi benim havası vermek için çekilmiş ego şişirmekten başka bir işe yaramayan bir sahneydi bence gereksiz olmuş.
Sonuç olarak yer yer hoşuma giden ama insanların neden bu kadar kutsallaştırdığını anlamadığım,arno ya içten içe yandığım,vaktinde kafa tuttuğu tabular için takdir ettiğim ama çokta gerilmediğim ve benim için 10 dakikayı aşan oynanmayan süresi duran insanlar sahneleriyle sanat filmleri klasmanıma da giren ve bu yönüne ifrit olduğum bir filmdir.
Beyazı çok severim,çokta yakışmış..